15 Ocak 2013 Salı

15


151.jpg (300×400)Yazar: Müren Beykan (Otuz bir farklı yazarın hikayeleriyle)

Sayfa Sayısı: 354

Dili: Türkçe
Yayınevi: Günışığı Kitaplığı








15, otuz bir farklı yazarın on beş yaşlarındaki anılarını anlattığı bir kitap. Bambaşka kalemlerin hikâyelerinden oluşuyor. Ben de on beş yaşına çok yaklaştığım için bu kitabı okurken hikâyelerdeki karakterlerle aynı şeyi hissettim, "Ben olsam ben de öyle yapardım." dediğim noktalar oldu. Kitaptaki hikâyelerin hepsini çok sevdim ama özellikle biri çok ilgimi çekti. Bu girdimde sizlere o hikâyeden bahsetmek istiyorum. Hikâyenin adı "Yalanım Varsa..." ve Gaye Boralıoğlu tarafından yazılmış. Yazımda hikâye hakkında bir özet-yorum ve yazarımız hakkında biraz bilgi paylaşacağım.

Hikâyede Boralıoğlu, on beş yaşında annesi ve babasının boşanmasından sonra neler yaşadığını anlatıyor. “Yalan”ı “Yalnızca bana ait olan, kendi zihnimde oluşturduğum, başka bir gerçeklikle örtüşmeyen kelimeler” olarak tasvir ediyor, insanlar üzerinde bıraktığı etkilerin kendisine çok etkileyici geldiğini ve yalanın tutkulu bir dünyası olduğunu anlatıyor. Aslında “yalan” konusunda bu şekilde derin düşünmesi ve ilk yalan söylediğinde altı yaşında olduğunu belirtmesi ilgimi çekti. İlk yalanını söyleme sebebi annesi ve babasının yaşadığı sorunlardı ve aslında bu kadar küçük bir çocuğun nerede yalan söylemesi gerektiğini fark etmesi ve ne yazık ki bu noktaları zamanla çok daha iyi belirleyebiliyor hale gelip yaşamını yalanlar üstüne kurması gerçekten değişik. Hikâye devam ettikçe anlıyoruz ki, tam da az önce dediğim gibi Gaye, zamanla yalan söyleme sayılarını arttırıyor. Başta sadece babasına annesiyle ilgili, sonra okuldaki arkadaşlarına eviyle ilgili yalanlar söyleyen karakterimiz anne babasının arasındaki gerginlikler çoğaldıkça gittikçe kendi içine kapanıyor ve kitaplara sığınıyor. Okuduğu sayfalar çoğaldıkça, yalanları da çeşitleniyor Gaye’nin. İçine kapandıkça dersleri de kötüleşiyor tabii… Sekizinci sınıfta sorunlar öyle büyüyor ki, ailesi defalarca okula çağrılmasına rağmen hiçbir seferinde gitmiyorlar. Ailesine aslında hiç var olmamış, “Aslı” adında bir arkadaşı olduğunu anlatıyor ve onlara kalmaya gittiğini söylediği geceler sokaklarda dolaşıyor. Yarattığı bu karakteri hayalleri ve okuduğu kitapları bir araya getirerek oluşturuyor ve okudukça karakterini besliyor. Anne babasının boşanmasının da sebebi olan “Nurcan” adındaki kadınla tanışıyor. Gaye, Nurcan’ı hiç sevmiyor; kendisini sürekli izlemesinden hep rahatsız oluyor. Aradan biraz zaman geçince Nurcan’ın sayesinde karakterinin aslında gerçek olmadığı ortaya çıkıyor ve Nurcan ona “Aslı kim, biliyor musun? Senin aslın. Sen gerçek değilsin, bir yalansın çünkü.” diyor ve o an düşündüğü Nurcan’ın ruhunu okuduğu oluyor.

 Aslında bu çok tipik bir olay; anne babası boşanan küçücük bir çocuk, yeterli ilgiyi göremediği için içine kapanıyor ve aslında çok önemli olan psikolojik problemler yaşıyor. Ailesiyse ne yazık ki bu sorunları kızları yaralar aldıktan sonra fark ediyor. Bu hikâyede benim ilgimi çeken, karakterin altı gibi küçücük bir yaştan itibaren etrafındaki her şeyi farkında olması ve bunlara göre hareket edebilmesi. Burada hem kitap okumanın insanın hayatına ne kadar çok şey kattığını; hem de bir çocuğun, bir gencin iç dünyasını, aslında ne kadar hassas olabileceğini ve büyüklerin bazen kendi dertlerine dalıp gittiklerinde aslında arkalarında nasıl bir hasara yol açtıklarını görebiliyoruz. Şu an daha tam bir yetişkin olmadığım için ben de küçüklüğümde aldığım yaraların bana neler hissettirdiklerini hala anımsayabiliyorum. Zaman geçtikçe, küçüklüğümüzde aldığımız yaralar içimizde kalmaya devam ediyor; değişense bizim küçükleri anlama yeteneğimiz oluyor. Onu yavaş yavaş kaybediyoruz. Hâlbuki içimizde hep bir çocuk yaşıyor; hala küçükmüşüz gibi hassas, kırılgan bir kalbi var. Yapmamız gereksen ise yıllar geçtikçe içimizdeki çocuğun o kırılgan kalbinin etrafında kalınlaşan duvarı zaman zaman aşarak hem küçükleri anlamak, hem de asıl içimizdekini görmek.


Yazar Hakkında


           22 Ekim 1963 tarihinde doğan Gaye Boralıoğlu, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü mezunu. Sistematik Felsefe ve Mantık üzerine master yapan Boralıoğlu; Meçhul, Hepsi Hikâye ve Aksak Ritim adlarında üç kitap yazmış, aynı zamanda Kapalıçarşı, Hırsız Polis, Bir İstanbul Masalı, Bıçak Sırtı, Üzgünüm Leyla, Zerda, Büyük Firar, İfadeler ve Eylül Fırtınası adlı yapımlarda senaristlik yapmıştır. 







Kaynaklar

  • Senaryo Yazarları Derneği İnternet Sitesi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder