Yazar: Müren Beykan (Otuz bir farklı yazarın hikayeleriyle)
Sayfa Sayısı: 354
Dili: Türkçe
Yayınevi: Günışığı Kitaplığı
15, otuz bir farklı yazarın on beş
yaşlarındaki anılarını anlattığı bir kitap. Bambaşka kalemlerin hikâyelerinden
oluşuyor. Ben de on beş yaşına çok yaklaştığım için bu kitabı okurken hikâyelerdeki
karakterlerle aynı şeyi hissettim, "Ben olsam ben de öyle yapardım."
dediğim noktalar oldu. Kitaptaki hikâyelerin hepsini çok sevdim ama özellikle
biri çok ilgimi çekti. Bu girdimde sizlere o hikâyeden bahsetmek istiyorum. Hikâyenin
adı "Yalanım Varsa..." ve Gaye Boralıoğlu tarafından yazılmış.
Yazımda hikâye hakkında bir özet-yorum ve yazarımız hakkında biraz bilgi
paylaşacağım.
Hikâyede Boralıoğlu, on beş yaşında
annesi ve babasının boşanmasından sonra neler yaşadığını anlatıyor. “Yalan”ı “Yalnızca
bana ait olan, kendi zihnimde oluşturduğum, başka bir gerçeklikle örtüşmeyen
kelimeler” olarak tasvir ediyor, insanlar üzerinde bıraktığı etkilerin kendisine
çok etkileyici geldiğini ve yalanın tutkulu bir dünyası olduğunu anlatıyor.
Aslında “yalan” konusunda bu şekilde derin düşünmesi ve ilk yalan söylediğinde
altı yaşında olduğunu belirtmesi ilgimi çekti. İlk yalanını söyleme sebebi
annesi ve babasının yaşadığı sorunlardı ve aslında bu kadar küçük bir çocuğun
nerede yalan söylemesi gerektiğini fark etmesi ve ne yazık ki bu noktaları
zamanla çok daha iyi belirleyebiliyor hale gelip yaşamını yalanlar üstüne
kurması gerçekten değişik. Hikâye devam ettikçe anlıyoruz ki, tam da az önce
dediğim gibi Gaye, zamanla yalan söyleme sayılarını arttırıyor. Başta sadece
babasına annesiyle ilgili, sonra okuldaki arkadaşlarına eviyle ilgili yalanlar söyleyen
karakterimiz anne babasının arasındaki gerginlikler çoğaldıkça gittikçe kendi
içine kapanıyor ve kitaplara sığınıyor. Okuduğu sayfalar çoğaldıkça, yalanları
da çeşitleniyor Gaye’nin. İçine kapandıkça dersleri de kötüleşiyor tabii…
Sekizinci sınıfta sorunlar öyle büyüyor ki, ailesi defalarca okula çağrılmasına
rağmen hiçbir seferinde gitmiyorlar. Ailesine aslında hiç var olmamış, “Aslı”
adında bir arkadaşı olduğunu anlatıyor ve onlara kalmaya gittiğini söylediği
geceler sokaklarda dolaşıyor. Yarattığı bu karakteri hayalleri ve okuduğu
kitapları bir araya getirerek oluşturuyor ve okudukça karakterini besliyor.
Anne babasının boşanmasının da sebebi olan “Nurcan” adındaki kadınla tanışıyor.
Gaye, Nurcan’ı hiç sevmiyor; kendisini sürekli izlemesinden hep rahatsız oluyor.
Aradan biraz zaman geçince Nurcan’ın sayesinde karakterinin aslında gerçek
olmadığı ortaya çıkıyor ve Nurcan ona “Aslı kim, biliyor musun? Senin aslın.
Sen gerçek değilsin, bir yalansın çünkü.” diyor ve o an düşündüğü Nurcan’ın
ruhunu okuduğu oluyor.
Aslında bu çok tipik bir olay; anne babası
boşanan küçücük bir çocuk, yeterli ilgiyi göremediği için içine kapanıyor ve
aslında çok önemli olan psikolojik problemler yaşıyor. Ailesiyse ne yazık ki bu
sorunları kızları yaralar aldıktan sonra fark ediyor. Bu hikâyede benim ilgimi
çeken, karakterin altı gibi küçücük bir yaştan itibaren etrafındaki her şeyi
farkında olması ve bunlara göre hareket edebilmesi. Burada hem kitap okumanın
insanın hayatına ne kadar çok şey kattığını; hem de bir çocuğun, bir gencin iç
dünyasını, aslında ne kadar hassas olabileceğini ve büyüklerin bazen kendi
dertlerine dalıp gittiklerinde aslında arkalarında nasıl bir hasara yol
açtıklarını görebiliyoruz. Şu an daha tam bir yetişkin olmadığım için ben de
küçüklüğümde aldığım yaraların bana neler hissettirdiklerini hala
anımsayabiliyorum. Zaman geçtikçe, küçüklüğümüzde aldığımız yaralar içimizde
kalmaya devam ediyor; değişense bizim küçükleri anlama yeteneğimiz oluyor. Onu
yavaş yavaş kaybediyoruz. Hâlbuki içimizde hep bir çocuk yaşıyor; hala
küçükmüşüz gibi hassas, kırılgan bir kalbi var. Yapmamız gereksen ise yıllar
geçtikçe içimizdeki çocuğun o kırılgan kalbinin etrafında kalınlaşan duvarı
zaman zaman aşarak hem küçükleri anlamak, hem de asıl içimizdekini görmek.
Yazar Hakkında
22 Ekim 1963 tarihinde doğan Gaye Boralıoğlu, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü mezunu. Sistematik Felsefe ve Mantık üzerine master yapan Boralıoğlu; Meçhul, Hepsi Hikâye ve Aksak Ritim adlarında üç kitap yazmış, aynı zamanda Kapalıçarşı, Hırsız Polis, Bir İstanbul Masalı, Bıçak Sırtı, Üzgünüm Leyla, Zerda, Büyük Firar, İfadeler ve Eylül Fırtınası adlı yapımlarda senaristlik yapmıştır.
Kaynaklar
- Senaryo Yazarları Derneği İnternet Sitesi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder